info@kocgundoganhukuk.com
Fevzi Çakmak-1 Sokak, Ümit Ap. 22/7, 06430 Kızılay Çankaya/Ankara

STATÜ DIŞINDA GEÇEN SÜRELERE AİT MAAŞLAR VE OYAK / SGK KESİNTİLERİ

Statü Dışında Geçen Süreler – Manevi Tazminat

Manevi zarar, kişinin şahıs varlığında iradesi dışında meydana gelen eksilme olup, kişinin kendisinin veya yakınlarının şan, şeref, kişilik hakları ve vücut bütünlüğüne yönelik eylem ve işlemler nedeniyle duyduğu derin ruhsal ve bedensel acı, üzüntü olarak tanımlanmaktadır. İdarenin mali sorumluluğuna gidilmesi suretiyle oluşan acı ve üzüntünün kısmen de olsa maddi edimlerle telafi edilmesi olan manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığı da açıktır.

Milli Savunma Bakanlığı’nın 2017 yılı dış kaynaktan subay temini kapsamında seçim aşamasında spor, sağlık ve mülakat sınavlarında başarılı olduğu halde Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği gereğince yetkili kurumdan gelen bilginin üst Değerlendirme Komisyonunca anılan Yönetmelik ve MY 114-ICC Silahlı Kuvvetler İstihbarata Karşı Koyma Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği Yönergesi hükümleri gereğince değerlendirilerek güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğuna karar verilmesi neticesinde adaylık işlemlerinin iptal edilen davacının adaylığının sonlandırılmasına ilişkin işlemin iptali talebiyle açtığı davada …… sayılı red kararının ……. sayılı kararıyla istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak dava konusu işlemin iptaline karar verildiği ve bahse konu yargı kararının Danıştay 12. Dairesince onanarak kesinleştiği dikkate alındığında, hukuka aykırılığı yargı kararlarıyla ortaya konulan işlem nedeniyle davacının elem ve üzüntü çektiği hususu açık olup, oluşan manevi zararın davalı idarece karşılanması gerektiği ve bu itibarla olayın gelişimi  ve davacının durumu dikkate alınarak istemi gibi takdiren 10.000 TL manevi tazminatın davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıkta Kalan Süre – HAGB

Dava konusu olayda, jandarma uzman çavuş olarak görev yapan davacının, hakkında açılan kamu davası nedeniyle 15.06.2011 tarihinde görevden uzaklaştırıldığı, yapılan yargılama sonucu ….. sayılı kararı ile görevi kötüye kullanmak suçunu işlediğinden bahisle 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verildiği, davacının 13.05.2019 tarihli dilekçe ile açıkta kaldığı 15.06.2011-02.05.2016 tarihleri arasında eksik ödenen maaşlarının yasal faiziyle birlikte ödenmesini istediği, bu başvurusunun dava konusu ….. sayılı işlemi ile; açıkta geçirdiği süre içerisinde eksik ödenen parasal haklarının denetim süresi (5yıl) sonunda verilecek düşme kararından sonra ödenebileceği gerekçesiyle reddi üzerine bakılan davanın açıldığı görülmektedir.

Bu durumda, 5271 sayılı Kanunu’nun 231.maddesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki sonuç doğurmadığı ve 657 sayılı Kanun’un 143. maddesinde yer alan erteleme kurumuna göre daha fazla sanık lehine olduğu hususları dikkate alındığında, davacının açıkta kaldığı süre içinde maaşından yapılan 1/3 kesintilerin davacıya ödenmesi gerektiğinden, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, aksi yönde verilen Mahkeme kararında yasal isabet bulunmamaktadır.

Nitekim, Danıştay 2. Dairesinin … sayılı kararı da bu yöndedir.

Öte yandan; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunu düzenleyen Anayasa’nın 125. maddesi hükmü gereği, davacının açıkta kaldığı 15.06.2011-02.05.2016 tarihleri arasında maaşından yapılan kesintilerin, davalı idarece davacıya ödenmesi gerekmektedir.

Ay Be Ay Faiz

Faiz konusu para olan borçlarda alacaklının bu paradan mahrum kaldığı süre içinde uğrayacağı kayıpların, başka bir anlatımla bu paranın kullanılmamasından dolayı yoksun kalınan kazancın karşılığıdır. Bu kaybın veya yoksun kalınan kazancın idareden istenebilmesi için idarenin doğrudan veya dolaylı bir kusurunun bulunması dahi kural olarak gerekmez.

Hukuk devletlerinde, idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanan zararların faiz ya da başka bir ad altında ödenecek tazminatla karşılanabilmesi için, açık yasa hükmü aranması düşünülemez. Aksine anlayış, Devletin ve ona bağlı idarenin eylem ve işlemlerinden doğan her türlü zararın tazmini için de, açık yasa hükmü aranması sonucuna götürür ki; böyle bir anlayış, Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan, “idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” amir hükmü ile bağdaştırılamaz.

Bu durumda, Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan hükme göre davacının statü dışında kaldığı dönemde, yoksun  kaldığı maaşlarının yargı kararı üzerine görevine iade edildiğinde değer kaybına uğrayarak ödeneceği (ödendiği) gerekçesiyle yargı kararı üzerine görevine iade edilen davacının statü dışında kaldığı tarihler arasında oluşan zararının, yasal  faiz başlangıcının, idareye başvuru tarihi değil,  işlem tarihinden bir başka ifade ile kesintilerin yapıldığı tarihten itibaren  her ay tahakkuk edecek maaş için ayrı ayrı olmak üzere yasal faizin hesaplanarak ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığından faiz talebinin zımnen reddi işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Ay Be Ay Faiz

Bu durumda,  gerek Anayasa Mahkemesinin anılan kararı, gerekse  de Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan hüküm birlikte değerlendiridiğinde, davacının statü dışında kaldığı dönemde, yoksun  kaldığı maaş ve özlük haklarının yargı kararı üzerine görevine iade edildiğinde değer kaybına uğrayarak ödeneceği gerekçesiyle yargı kararı üzerine görevine iade edilen davacının statü dışında kaldığı tarihleri arasında oluşan zararının, yasal  faiz başlangıcının, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinde açılan ilk dava tarihinden değil,  işlem tarihinden bir başka ifade ile kesintilerin yapıldığı tarihten itibaren  her ay tahakkuk edecek maaş için ayrı ayrı olmak üzere, ödenmesi gerektiği( tahakkuk) tarihten itibaren ödemenin  yapılacağı  tarihe kadar yasal faizin hesaplanarak  ödenmesi zorunlu bulunmaktadır.